rivayete göre bir gün bir şövalye, sevgilisiyle birlikte nehir kenarında yürüyüş yaparken suya yakın bir bölgede açmış mavi bir çiçek görür. sevgilisine bu güzel çiçeği vermek isteyen şövalye, nehre eğilerek çiçeği koparmaya çalışırken ağır zırhı nedeniyle suya düşer. nehir akıntısıyla sürüklenirken elindeki çiçeği sevgilisine doğru fırlatır ve son sözleri “beni unutma!” olur. sevgilisi ise bu sözü hayatı boyunca unutmadan yaşar ve çiçeği sonsuza dek kalbinde taşır.
Bu yazımda bu rivayette geçen sevgilinin, şövalye öldükten sonra yaşadığı hisleri aktarmaya çalıştım umarım keyifle okursunuz.♡
O nehrin kıyısından geçiyordum, sevgilimi alıp götüren nehre karşı büyük bir öfke içimi kasıp kavuruyordu. Son anımızda bana verdiği güzel mavi çiçekleri kolyemin içine koymuştum ve onu unutmamak adına daima boynumda taşıyordum. Güzel sevgilim, sadece bir çiçek uğruna canından olmuştu, hepsi benim suçum gibi hissediyordum. Gözlerimden akan yaşlara mani olamadım. Yere çöktüm ve içim dışıma çıkana kadar ağladım. Kolyemi sıkıca kavramış, sanki sevgilimle aramdaki tek bağ oymuş gibi ona tutunmuştum. Biraz kendimi toparladıktan sonra artık geleneğim haline gelmiş olan çiçek toplama arayışına girdim. Şimdiye kadar envaiçeşit çiçek toplamış, onları çiçek defterimde biriktirmiştim. Bugün de farklı bir tür bulmak ümidiyle nehir kıyısına gelmiştim. Burada olmak beni ne kadar içten içe parçalasa da en nadide çiçekler hep burada yetişiyordu ve sevgilimin gidişinden sonra bir hobimin olması bana iyi gelmişti, kafam dağılıyordu. Ve sonra çok güzel, güneşten bile daha parlak bir sarıya sahip, benzersiz bir çiçek gördüm. Ulaşması biraz zor bir yerdeydi, o yüzden dikkatli olmalıydım. Çok cezbedici görünüyordu, bir an koparıp koparmamak arasında gidip geldim, bu kadar görkemli bir çiçeğe kıyamadım. En azından kokusuna bakabilirdim. Nehir kıyısında çalıların arkasında gizlenmiş, çiçeğe yaklaştım ve önündeki dikenli bitkilere dikkat ederek kokladım. Kokusu daha önce aldığım hiçbir kokusu benzemiyordu baş döndürücü bir etkisi vardı. Uykum gelmeye başlamıştı ve oracıkta bayılıverdim.
Gözlerimi açtım. Etrafa bakındım, neredeydim? Yattığım yerden doğruldum. Küçük bir kulübedeydim. O sırada içeriye yaşlıca bir kadın girdi. İçten bir gülümsemeyle “ demek uyandın, nasıl hissediyorsun? “ diye sordu. Kekeleyerek “ be- ben iyiyim ama buraya nasıl geldiğimi hatırlayamıyorum” dedim. Kadın yavaşça yanıma gelip oturdu. “Seni nehir kenarında baygın halde buldum. Seni buraya getirmek kolay olmadı ama bir şekilde getirdim, o an ne yapacağımı bilemedim ve uyanana kadar beklemeye karar verdim.” dedi. Hatırlamıyorum. Ne nehir kenarına gittiğimi ne de nasıl bayıldığımı. Yaşlı kadına minnettarca gülümsedim. Ayaklanmaya çalışınca başıma şiddetli bir ağrı saplandı. Yaşlı kadın telaşla koluma girip oturmama yardım etti. “Ah yavrucağım, bir türlü ne’n var anlayamadım. “ diye hayıflandı. Gözlerim buğulandı, korkuyla ağlamaya başladım. “Hiçbir şey hatırlayamıyorum, hafızamda derin bir boşluk açılmış gibi.” diye çemkirdim. Biraz uyumamı söyleyen yaşlı kadını dinledim ve gözlerimi kapadım. Çok yakışıklı bir şövalye nehir kenarında oturmuş ellerinde masmavi çiçekler tutuyordu. Yanına gittim, başını bana çevirdi ve gülümsedi. Çok güzel bir gülüşe sahipti, sanki o gülünce yıldızlar yüzünde toplanmış gibi oluyordu. Ona kim olduğunu sorduğumda gülüşü soldu. Elinde tuttuğu çiçekleri kucağıma bıraktı ve eğilip kulağıma “ beni unutma, ne olursa olsun beni unutma sevgilim.” dedi. O an beynimde şimşekler çakmaya başladı ve anılarım bir bir yerine gelmeye başladı. Gözlerimi araladım, rüya görmüştüm. Yanaklarım ıslanmıştı. Yaşadıklarımı idrak etmek çok güç geliyordu. Yaşlı kadın koltukta uyuyordu. Ben her şeyi hatırlamıştım. Zihnim sevgilimin ölümünden sonra bana bir oyun hazırlamış ve geçici hafıza kaybı yaşamıştım. Kolyeme dokundum, bu kendimi daha iyi hissetmemi sağlamıştı. Yaşlı kadını uyandırmadan kulübeden çıktım ve nehir kenarındaki o çiçeğe bakmak için geri döndüm. Tüm ihtişamıyla oradaydı. Bu sefer onu kopardım. Eve döndüm ve çekmecemden çiçek defterimi çıkardım. Mavi çiçekten sonraki sayfayı çevirdim ve sarı çiçeği yapıştırıp altına şunları yazdım:
“ Seni asla unutmam sevgilim, yokluğunda zihnim bana çeşitli işkenceler ediyor ama sen bana yine kendini hatırlatırsın değil mi? Seni seviyorum.” Böylece bu çiçekle birlikte aşkımız sonsuzluğun bir simgesi olmuştu. Mavi ve sarının uyumu çok güzeldi. Sarı benim, mavi ise nehrin alıp götürdüğü sevgilimin en sevdiği renkti ve aşkımızı temsil ediyordu.
sevgilerle, irem
travmalarım tetiklenecek diye korka korka okudum 😭😭 eline saglıkkk 🤍🤍🤍
hayal gücünde neler oldu bilmiyorum ama umarım çocuk kızı unutmamıştır😭😭😭 çok güzel yazmışsın ellerine sağlık